27 Ekim 2014 Pazartesi

KONSEPT STEAK & DÖNER RESTAURANT - MASLAK

Maslak’ta iş dünyasının kalbinin attığı gökdelenlerin hemen yanı başında Birci Korkmaz tarafından açılan Konsept Steak & Döner’e geçtiğimiz günlerde uğrama fırsatım oldu.


Aslında hukukçu olan Birci Hanım’ın uzun yıllardır bir İtalyan restoranı açma hayali varmış, yola bu şekilde çıkmış. Ancak kalbinin sesini değil Maslak’ta çalışanların sesini dinlemiş. Yaptığı araştırmanın sonunda bölgede dönere olan talebi görüp yatırımını değiştirme kararı almış.


Ama acele davranmayıp önce Türkiye’nin bu konuda en iddialı olan illerini ve lezzet noktalarını gezmiş. Uzun araştırmaların sonunda en ideal reçetelerle  mönüsünü oluşturarak Konsept’i açmış. Özellikle öğle saatlerinde yaşadıkları yoğunluğu akşam saatlerine de taşıyabilecek karakter ve zenginlikte bir mönüye sahip olduklarını bilmenizi istiyorum. Farklı yemek tercihleri olan herkese mönüsü hitap edebiliyor. Ben neredeyse mönünün tamamına yakınını denedim.


O yüzden denediğim tatların hepsini değil bende iz bırakanlarını paylaşacağım. Başlangıç olarak denediğim Ayvalık’tan getirilen zeytinyağı ile yapılan zeytinyağlılar arasında “Kabak Kalye” ve “Zeytinyağlı Kerevizi” çok beğendim.


Ayrıca oldukça iddialı olduklarını söylediği “Etsiz Çiğ Köfte”lerini de başarılı buldum. Mekana ismini veren dönere gelince: Trakya bölgesinin besi hayvanlarının etinden yapılan ve odun ateşinde pişirilerek közlenmiş patlıcan üzerinde servis edilen dönerin bana göre biraz kalınca kesildiğini söyleyeceğim.


Ancak dönerin lezzetini eş değerlerine oranla beğendiğimi ve bu yağ dengesindeki bir dönerin daha ince kesildiği takdirde lezzetinden çok şey kaybedeceğini ve kuru olacağını da düşünüyorum.


Dönerin ardından dana lokum, dana şaşlık, sucuk ve tavuk ızgarayı denedim. Şaşlık ve sucuk benim damak tadıma oldukça uygundu.


Dana Şaşlığın buradaki favori lezzetim olduğunu bilmenizi istiyorum. Burger ve tatlı çeşitlerini bir sonraki ziyaretime bırakarak finali okkalı bir Türk kahvesi ile yaptım. Birci Hanım’la kahvelerimizi içerken Konspet’te keyifli bir yemeğin içki hariç kişi başı ortalama maliyetinin 25 ile 50 TL aralığında olduğunu öğrendim.

Bu arada Konsept’in içki mönüsünde yer alan oldukça geniş bira ve şarap çeşitlerinin iş çıkışı trafiğe girmeden yorgunluk atmak için iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum.

Adres: Büyükdere Cad. No 227 Maslak / İstanbul
Tel: 0212 444 36 48
www.konseptdoner.com

23 Ekim 2014 Perşembe

ZEYNEL 1925 - YENİKÖY

Osmanlı’nın geleneksel tatlılarını bozmadan bugüne taşıyan Zeynel Muhallebicisi’nin temelleri 90 yıl önce Sırp zulmünden kaçarak 1925 yılında İstanbul’a gelip yalılara sandalıyla dondurma satarak geçimini sağlayan Zeynel Bölükbaşı nam-ı diğer Zeynel Usta tarafından atılıyor. Lezzetli dondurmaları sayesinde Zeynel Usta kısa zamanda İstanbul’un gözdesi oluyor.


Zeynel Usta’nın geleneği bugün Ailenin üçüncü kuşağı tarafından kaliteden ödün verilmeden  sürdürülüyor. Bu büyümenin ilginç hikayesini beni Yeniköy’deki yeni konseptle açılan şubelerine davet eden Barış Bölükbaşı’dan keyifle yaptığımız kahvaltı esnasında dinledim. Hikaye kısaca şöyle; büyümeden dolayı  lezzet  standartını koruyamayacağından çekinen Aile bu konuda biraz çekimser kalmış.


Ancak  Zeynel’in kazandibisinin müdavimi olan Ankara’lı Nizameddin İren bu düşüncelerini değiştirmiş. O dönem Ankara’nın en büyük süt ve süt ürünleri markası Bir-Tat’ın kurucularından olan İren’in önerisiyle Ankara’da Zeynel’in bir şubesi açılmış ve 1999 yılında İren, Zeynel markasına ortak olmuş. Zeynel Usta’nın formülünü geleneksel yöntemlerle uygulamaya ve büyümeye devam eden ortakların Ankara ve İstanbul’daki şube sayısı 22’ye ulaşmış. Sıra geldi Zeynel 1925 özel lezzetlerine…


Kahvaltı Tabağı içeriği oldukça geniş. Doğal reçelleri ve kaliteli kahvaltılıkları oldukça başarılı.  İsteğe bağlı olarak farklı malzemelerle hazırlanan yumurta ve omlet alternatifi de var. Ama benim kahvaltı dışında bahsetmek istediğim konu her geçen gün zenginleşen mönü. Zeynel bir muhallebici olmasına rağmen yeni mönü bir restoranı aratmayacak düzeyde. Hal böyle olunca insanın gözü farklı alternatiflere takılıyor.


Ben de Barış Bey’in önerisi ile hellimli sucuk ve özel bir sosis denedim. Bu ikiliden etkilenmedim dersem yalan olur. Ama mönünün bu bölümünü bir kenara bırakıp Zeynel’in tatlılarına geçeceğim.


Çok sevdiğim ancak Bağdat Caddesi şubesi kapandığından beri yiyemediğim vişneli ve limonlu dondurması lezzetinden hiçbir şey kaybetmemiş. Mönüde yer alan klasik tatlı çeşitlerine yeni nesil tatlılar eklenmiş.


Bende bu tatlılardan “Kadayıflı Muhallebi”, “Lezzet Sefası” ve “Süt Pembe”yi denemeyi tercih ettim.


Süt Pembe’yi damak tadıma daha uygun bulduğumu ve tüm tatların Zeynel Usta’nın geleneksel lezzetinin başarılı modern yorumu olduğunu düşünüyorum.


Zeynel’in yenilenen ve gelişen mönüsünde kalite ile fiyat dengesini oldukça makul bulduğumu söyleyebilirim.

Adres: Köybaşı Cad. No 167 Yeniköy / İstanbul
Tel: 0212 262 89 87
www.zeynel.com.tr

20 Ekim 2014 Pazartesi

AKIN RESTORAN - ŞİŞHANE

“Akın Restoran” Haliç Metro Köprüsü altında eski İstanbul manzarasına hakim konumuyla bu yıl açıldı. Bu yöresel lezzet mekanı bir çoğumuzun yakından tanıdığı Karaköy sahilinde yer alan “Akın Balık”ın Haliç’deki kardeşi...


Geçtiğimiz hafta sonu doğal lezzetlerin bir araya geldiği kimine göre biraz salaş, kimine göre Anadolu kokan bu mekana kurucularından olan Uğurcan Timur’un davetiyle gittim. İç mekanın taş kaplı zemininin tam ortasında yer alan kuzine ile üzerinde çeşitli boy ve ebatlardaki bakır kaplar, duvarlarda asılı olan kurutulmuş patlıcan ve biberlerle keyifli bir uyum sergiliyor.


Akın Restoran’ın mavi kareli masa örtüleri ve tahta sandalyeler ile renk renk saksıların yer aldığı terasında bir köy kahvesinin sıcaklığını hissederek sohbetimize başladık. Uğurcan Bey’in aileden gelen yeme içme sektörü bilgisiyle yarattığı bu otantik mekanda bakır kaplarda özel olarak yaptırılmış tahta kaşıklarla servis edilen “Tarhana Çorbası” ile güne merhaba dedim. Özel olarak hazırlattıkları köy tarhanasından yapılan nefis çorba hafif serince olan havada içimi ısıttı.


Ardından ahşap tahta üzerinde sunulan “Ağa Kahvaltısı” ve köy ekmeği soframızı şenlendirdi. Servis malzemeleri hem ortam hem de yediğimiz lezzetlerle bir bütünlük oluşturmuştu. Karadeniz köylerinden gelen tereyağı, isli peynir, Erzincan tulumu, siyah zeytin, sotelenmiş patates, acılı ezme kahvaltının en beğendiğim lezzetleri arasındaydı. Bakır sahanda gelen “Çırpılmış Yumurta” ise adeta anne elinden çıkmış gibiydi.


Akın Restoran’ın menüsü az ve öz. Yemek isimleri ise oldukça ilginç… Görümce Dolması, Anne Köftesi, Tere Ciğer, Anadolu Makarnası bunlardan sadece bir kaçı.  Bu keyifli kahvaltının ardından Görümce Dolması ve Tere Ciğer’in tadına baktım. Pek ciğer sevmeyen bir olarak; burada yediğim “Tere Ciğer”e 10 üzerinden neredeyse 10 verebilirim. Marine edilmiş yaprak şeklindeki dana ciğeri tereyağında soya sosu, biber ve doğranmış taze soğan ile soteleniyor ve sizi sizden alıyor.


Ta Antep’ten özel olarak getirtilen kuru sıyırma kabak, kurutulmuş patlıcan ve kırmızı yağ biberinden yapılan “Görümce Dolması”na gelince… Hafif acılı tam damak tadıma göre harika bir dolma olduğunu söyleyebilirim.


Datça’dan Gaziantep’e Kastamonu’dan Rize’ye uzanan özel yörelerden seçilmiş ürünlerin farklı yorumlarıyla yapılan yemeklerin ardından finali küçük cam kavanozlarda sunulan keyifle yediğim incir, portakal ve şefin küçük sırrı ile yaratılmış “İncirli muhallebi” ile yaptım. Bence sofranın yıldızı hafif ve çok tatlı olmayan bu muhallebiydi.

Her gün 09:00-03:00 saatleri açık olan Akın Restoran’da kahvaltı ve yöresel yemeklerin fiyatları oldukça makul.

Adres: Tersane Caddesi 120/A Beyoğlu İstanbul
Tel: 0212 256 00 07
www.akinrestoran.com

13 Ekim 2014 Pazartesi

SOFRAM BALIK RESTAURANT - SELİMPAŞA

Kuruluşu 35 yıl öncesine dayanan İstanbul’un en eski balık restoranlarından Sofram Balık’ın ikinci kuşak yöneticisi Hüseyin Kankaya’nın davetini uzun zamandır Selimpaşa’nın uzaklığı nedeniyle erteliyordum. Sonunda Kurban Bayramı tatilini fırsat bilerek soluğu Selimpaşa’da aldım. İstanbul’un alışılageldik trafik sıkışıklığını hiç yaşamadan yaklaşık bir buçuk saatlik keyifli bir yolculuk sonrasında Sofram Balık’ın mükemmel manzaralı terasındaki masama kuruldum.


Manzaranın keyfini çıkarmaya başlamadan önce pek çok siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş dünyasından ünlü simaların fotoğraflarıyla süslü duvarlara şöyle bir göz gezdirdim. Bu fotoğraflar arasında KKTC’nin rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın resmini görünce içim şöyle bir cız etmedi dersem yalan söylemiş olurum. Kendisini bu vesile ile bir kez daha minnet ve rahmetle anıyorum. KKTC’de üniversite eğitimini tamamladıktan sonra babası Talat Kankaya’dan işleri devralan Hüseyin Bey ile limana karşı sohbet ederken; Sofram Balık’ın değişmez mutfak kurallarını da öğrendim.


En önemli kuralları mutfaklarında “Kültür” ya da diğer adıyla “Çiftlik” balığının kesinlikle yer almaması. Diğer değişmez kuralları ise; tüm deniz ürünlerinin en iyilerin arasından seçilerek satın alınması ve mutfakta asla katkı maddesi kullanılmaması. Hüseyin Bey bana balık yemeye hazır olup olmadığımı sorduğunda biraz garipsedim, o da bunu anlamış olacak ki “ O kadar fazla çeşit tadacaksınız ki bakalım sonuna kadar dayanabilecek misiniz?” dedi. Ne demek istediğini yazımın akışı içinde eminim Sizlerde anlayacaksınız!


Servis sadece iskorpit ile kırlangıçla hazırlanan ve gerçekten çok lezzetli olan balık çorbasıyla başladı. Çorba servisinin ardından bir Sofram klasiği olan mısır ekmeği, tarama üzerinde Azerbaycan havyarı ve ahtapot carpaccio’dan oluşan başlangıçlar geldi.


Taramanın bugüne kadar tattığım en lezzetli tarama olduğunu hiç tereddütsüz söyleyebilirim. Bu eşsiz taramanın reçetesinin, çıraklığından itibaren yanında yetiştiği Ermeni ustalarından öğrenen babasına ait olduğunu anlatan Hüseyin Bey soğuk meze servisini de başlattı.


Masamıza sırasıyla midye dolma, lakerda, torik füme, balık pastırma, somon füme, hardal soslu levrek marin, hamsi salamura ve peynirli karides salatası geldi. Soğuk mezelerden balık pastırması ve peynirli karides salatası beni benden aldı.


Peynirli karides salatasının sosundaki sırrı öğrenemedim ama balık pastırmasının Kayseri pastırmasını andıran enfes lezzetinin yapıldığı “Orkinos” balığından geldiğini zorda olsa Hüseyin Bey’den öğrenebildim.


Selimpaşa’da kopan lezzet fırtınası uzun zamandan beri yediğim en lezzetli “Mavi Yengeç Söğüş”ün ardından sıcak mezelerle devam etti ve sırasıyla midye gratella, iskorpit çöp şiş, eşkina pane (köfte), ahtapot ızgara, yüzük kalamar, sarıkanat lokum ve fener kavurma masamıza geldi.


Öncelikle şunu söylemeliyim ki tüm sıcak mezelerin tadı fazlasıyla yerindeydi ancak ahtapot ızgara, midye gratella ve yüzük kalamar diğer lezzetlerin bir adım önüne çıkmıştı. Özellikle üç buçuk saat özel olarak dövülen 8 ya da 10 kiloluk yerli (Ege) ahtapotlarla hazırlanan “Ahtapot Izgara”nın adeta bir lokumu andırdığını bilmenizi istiyorum. Aynı şekilde “Yüzük Kalamar” ve “Midye Gratella”yı da emsallerinden çok başarılı buldum.


Midye Gratella ve Sarıkanat Lokum’a enfes bir tat katan formülü gizli sosun (rahiya) nasıl yapıldığını tüm ısrarlarıma rağmen maalesef öğrenemedim. Bu kadar lezzetten sonra Hüseyin Bey’den servisi durdurmasını rica ettim.


Zira İstanbul’un en fazla ve özellikli balık çeşidini bulunduran Sofram’da artık tek bir lokma yiyecek halde değildim ve bu enfes balık çeşitleri ile ilgili hakkımı bir sonraki ziyaretimde kullanmak istediğimi söyledim. Yediklerimizi biraz olsun hazmedebilmek için tatlı servisi öncesinde kısa bir sohbet arası verdik.


Bu sohbet sırasında Sofram’ın enfes manzarasına karşı kurulan güzel bir masada ödenen hesabın, tabii ki içilen alkole ve yenilen balığa göre değişim göstereceğini ancak alkolsüz mükellef bir sofranın kişi başı ortalama maliyetinin 75 ile 90 TL aralığında olacağını öğrendim. Bu arada incirli fudge, soframpare, dondurmalı simit helva ile meyvelerimiz masadaki yerini almıştı.


Ben finali Hüseyin Bey’in kendi reçetesiyle manda ve keçi sütünden yaptığı dondurma eşliğinde “Simit Helva” ile yaptım. Dondurmaya düşkün biri olarak yediğim dondurmanın emsallerinin çok üzerinde olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.


Ancak Sofram’da yediğim mükemmel lezzetler arasında yer alan tatlılardan “İncirli Fudge” ile başlangıçlardan “Keçi Peynirli ve Dereotlu Mısır Ekmeği”nin pek benim damak tadıma uygun olmadığını da belirtmek istiyorum.

Adres: İskele Cad. Liman Yanı No:10 Selimpaşa -Silivri / İstanbul
Tel: 0212 731 69 67
www.sofram.com.tr

9 Ekim 2014 Perşembe

L'OLIVA RESTAURANT - FLORYA

Elite World Business Hotel’in içinde yer alan L’Oliva Restaurant hakkındaki yorumları uzun zamandır duyuyordum. Ben de merak uyandırmasına rağmen bulunduğu lokasyonun uzaklığı nedeniyle fırsat bulup bir türlü gidememiştim. L’oliva’nın başarılı ve genç şefi Arif Özcan’dan davet alınca programımı ayarlayıp soluğu Florya ile Küçükçekmece arasında yer alan bu İtalyan restoranında aldım.



Beklediğimden çok daha şık bir dekorasyona sahip olduğunu ve L’Oliva’nın Zafer Bey’in liderlik ettiği servis ekibinden oldukça etkilendiğimi söylemeliyim. Arif Bey bana özel bir tadım mönüsü hazırladığını söyleyerek restoran içinde yer alan açık mutfağa geçerek ekibiyle birlikte yemekleri hazırlamaya başladı. Bu özel tadım gecesine güzel ve keyifli İtalyan şarabı eşliğinde sırasıyla denediğimiz tadımlıklarla başladık.


Shot bardağında ikram edilen domates, mozzarella peyniri ve zeytinden oluşan “Zeytinyağlı Trio”nun ardından porcini mantarı yatağında sunulan “Deniz Mahsullü Risotto”yu denedik. Lezzet dengesini gayet yerinde bulduğum iki tadımlığın ardından bence hamuru İtalya’dakilere oranla biraz kalın olan “Calzone” servisi yapıldı.


Ne yalan söyleyeyim pek beğenmedim. Ama ardından servis edilen şef Arif Özcan’ın yarattığı “Pizza L’Oliva”yı farklı bulduğumu söylemeliyim. İçinde kavurma, kurutulmuş domates ve kalamata zeytini olan bol mozzarellalı bu dürüm şeklindeki pizzanın etkileyici bir lezzet olduğu kanaatindeyim.


L’Oliva şeflerinin kendi üretimi olan makarnalardan hazırlanan “Linguine Ai Funghi”nin tadı oldukça güzel olmasına rağmen linguine’nin biraz daha “Al Dente” pişirilmesini tercih ederdim.


Sıra ana yemeğe geldiğinde safranlı risotto üzerinde ağır ateşte pişmiş dana incikle hazırlanan ve ızgara köy biberi ile dallı domates eşliğinde servis edilen “Ossobuco Alla Milanese”i denedim.


Etin pişirilme kıvamı ile safranlı risotto’nun gerçekten mükemmel olduğunu ve her ikisinin de birbirine lezzet olarak çok yakıştığını söyleyebilirim. Yemeğimizin sonunda “Grappa” eşliğinde Hindistan cevizli çubuk ve ahududu sosla sunulan “Limone Passion” ile muhteşem bir final yaptık.


Hafif olduğu kadar lezzetli olan tatlımızı ve şık sunumunu çok başarılı buldum. L’Oliva’nın mönüsü incelediğimde İstanbul’daki pek çok İtalyan restoranına oranla fiyatlarını oldukça makul bulduğumu bilmenizi istiyorum.

Adres: Gültepe Mah. Şehit Zafer Kızıltaş Sok. No:1 Florya - İstanbul
Tel: 0212 411 46 46
www.eliteworldbusiness.com.tr

6 Ekim 2014 Pazartesi

LEBNAAN RESTAURANT - YEŞİLKÖY

Bugüne kadar İstanbul gece hayatına damga vuran pek çok markaya imza atan Cengiz Can Akçay ve ortağı Ali Rıza Kapısız’ın daveti üzerine Yeşilköy’ün en iyi lokasyonunda hizmet veren Lebnaan Restaurant’da konukları oldum.


Cengiz Bey’in bu sektörde yıllara dayalı deneyiminin izlerini bu keyifli mekana adım atar atmaz hissedebiliyorsunuz. Şık ve zevkli dekorasyonun mekanın her katındaki farklı konseptle bütünleşerek Lebnaan’ı çekici kıldığını düşünüyorum. Ali ve Cengiz Bey ile denize karşı yemek öncesinde yaptığım keyifli sohbette bir yıllık bir çalışmanın ve araştırmanın ürünü olan mönünün mutfağı emanet ettikleri Lübnanlı Şef Ahmad Mansour'un eseri olduğunu öğrendim.


Yemek servisi esnasında kendisiyle de tanışma imkanı bulduğum Şef Ahmad “Lübnan Mutfağı’nın en özel tatlarını İstanbul’a taşıdıklarını ve bunları Türk damak tadına uygun olarak yorumlayarak misafirlerine farklı bir deneyim yaşattıklarını” söyledi. Bende Lübnan mutfağını seven biri olarak tattığım yemekleri başarılı bulduğumu söyleyebilirim.


Ama yemekler ile ilgili yorumlarıma geçmeden önce Lebnaan’da yemeklerin mideye olduğu kadar sunumları ile göze de hitap etmesine özen gösterildiğini özellikle belirtmek istiyorum.


Yemek servisi Lübnan’daki restoranlarda olduğu gibi geleneksel şekliyle yapılıyor ve sofranız birbirinden lezzetli yemeklerle donatılıyor. Doğal olarak da öncelikle  bu kadar çok çeşitle gözünüz doyuyor.


Ben de bu ziyaretimde otuza yakın farklı lezzet denedim.


Bu yemekler arasında beni en fazla etkileyen özel lezzetlerden humus, fattoush (geleneksel Lübnan salatası), biber yoğurtlama, moutabbel (tahinli köz patlıcan), tabouleh (maydanoz salatası), sote etli sıcak humus, kasbit djej (sotelenmiş tavuk ciğeri), barara harra (kıtır patates) ve halloumi (kızarmış hellim peyniri) oldu.


Bu kadar fazla soğuk ve sıcak mezenin ardından ana yemek yiyecek halim pek kalmadı. Bu nedenle de doğrudan tatlıya geçtim ve  tercihimi “Pişmaniyeli Dondurma”dan yana kullandım.


Sunumu çok şık ve ihtişamlı olan bu tatlıyı gerçekten çok beğendim. Ancak Lebnaan’da beni Lübnan lezzetleriyle bütünleşen geleneksel Türk misafirperverliğinin de fazlasıyla etkilediğini belirtmeden geçemeyeceğim.


Lebnaan’da bahçede yediğimiz yemeğin ardından muhteşem manzaralı yeni dekore edilen teras katında kahvelerimizi içerken Ali ve Cengiz Bey ile gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbette kalite ve lezzetten ödün vermeyen Lebnaan’ın mönüsüne Şef Ahmad Mansour'un yorumuyla balık çeşitlerinin de eklendiğini ve Lebnaan’da alkolsüz olarak mükellef bir yemeğe kişi başı 70-90 TL arası hesap ödendiğini öğrendim.

Adres: İskele Cad. No: 46 Yeşilköy / İstanbul
Tel: 0212 573 71 16
www.lebnaan.com