30 Haziran 2014 Pazartesi

AL BUSHRA - HARBİYE

Arap mutfağının en zengin yemeklerini mönüsünde bulunduran Al Bushra, yazlık mekanını dokuzuncu katında hizmet verdiği Hilton İstanbul'un bahçesinde açtı. Boğaz'a nazır enfes konumu ile dikkatimi çeken Al Bushra’ya kurucusu ve işletmecisi Ergun Yücebıyık’ın daveti üzerine gittim.


Damak tadıma uygunluğu ve Türk Mutfağı’na benzer lezzetleriyle kalbimde her daim ayrı bir yeri olan Lübnan mutfağının vazgeçilmez lezzetlerini yemyeşil bir bahçenin içinde muhteşem Boğaz manzarasına karşı denemenin keyfini kelimelerle anlatmanın pek mümkün olmadığını düşünüyorum.


Söz konusu olan Lübnan Mutfağı olunca insanın aklına envai çeşit meze geliyor. Al Bushra’da her akşam farklı olarak sunduğu 30’dan fazla meze çeşidiyle bunun hakkını fazlasıyla veriyor. Masamıza oturunca bu kadar meze arasından tercihi Ergun Bey’in bizim için yapmasını istedik.


Kendisinin siparişi ile yuvarlak masamızın ortasında yer alan döner pirinç sininin üzeri mezelerle donatıldı. Mezeler şık sunumları ile önce gözlerimizi şenlendirdi.


Her ne kadar et ve kebaplara yer kalması için fazla çeşit istemesek de, bu lezzetleri tatmamızı isteyen Al Bushra ekibi masamızı bizim kısıra benzeyen ancak daha çok yeşillik içeren ve salça kullanılmadan yapılan Tabbouleh, yeşil salatanın üzeri kıtır ekmeklerle süslenen Fattoush,


Yeşil Zeytin Salatası, salça ceviz ve acıdan yapılan Türk mutfağının vazgeçilmez mezelerinden olan Mouhamara, tahinli patlıcan ezmesi Moutabbal, Tajeen, Hoummos ve biber yoğurtlama ile donattı.


Bu otantik tepside sunulan mezelerle birlikte fırından yeni çıkmış dumanı üzerinde olan minik pideler sofraya geldi.


Arap ve Lübnan Mutfağı’nın olmazsa olmaz yemeği Humus’un çok lezzetli ve tam kıvamında olduğunu belirtmek istiyorum.


Ama soğuk mezeler arasında beni en fazla tahin, baharat ve limon soslu soğan ile hazırlanan Tajeen’in etkilediğini ve tahin ile soğanın birbirlerine hiç bu kadar yakışacağını düşünmediğimi söylemeden geçemeyeceğim.


Sıra ara sıcaklara gelince  Lübnan mutfağında adı Kebbeh olan içli köfte ve Izgara Hellim Peyniri’ni denedik. Her ikisini de çok başarılı buldum.


Bu kadar meze ve ara sıcaktan sonra ana yemeklere geçmeden bir sohbet arası verdik. Türkiye de muhteşem lezzetlere imza atmış olan Dragon ve Far East gibi Uzakdoğu restoranlarının da sahibi ve işletmecisi olan Ergun Bey’in derin yemek kültürü bilgisi ile yoğunlaşan sohbetimizde, mönünün Lübnan’a yapılan uzun seyahatler ve Lübnan mutfağı yemeklerinin servis edildiği restoranlarda yenilen bir çok yemek sonrasında oluşturulduğunu ve mönünün Türk damak tadına uygun hale gelmesi için Al Bushra şefleri tarafından yeniden yorumlandığını öğrendim.


Sıra kebaplara gelince Kafta Kebab (Adana Kebap), Ali Nazik, Shish Taouk (Izgara Tavuk şiş), Shish Kebab(Izgara Kuzu Şiş) ve Belan Tava’yı denedik.


Denediğim tüm etlerin çok lezzetli olduğunu ancak Belan Tava’nın benim için gecenin finalini yaptığını söylemeliyim.


Dolunayın boğazın üzerinde ihtişamlı yükselişinin eşlik ettiği meyve ve tatlı servisinin ardından içtiğimiz okkalı bir kahve ile geceyi noktaladık.


Adres: Hilton İstanbul Hotel Cumhuriyet Caddesi 34367 Harbiye – İstanbul
Tel: 0212 343 80 81
www.albushra.com.tr

26 Haziran 2014 Perşembe

PARLE RESTAURANT - ZORLU CENTER AVM

Zorlu Center’in tam kalbi sayılabilecek konumu ve lüks mağazalarla iç içe olma özelliğinin de avantajını kullanan Parle Resturant kurucusu Özkanca Ailesi'nin sahibi olduğu diğer restoranlar İstinye Park Borsa ve Masa gibi özenle seçilmiş yemek ve içki menüsü ile tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Fransız Cafe’lerini andıran tarzı ve atmosferiyle İstanbullular için yepyeni bir buluşma noktası olduğunu söylemem yanlış olmayacaktır. Ahşap ve mermer ağırlıklı hoş dekorasyonu Londra’nın ünlü tasarım firması Conran & Partners tarafından yapılan Parle'nin, oldukça sofistike olan Güney Fransa ve Akdeniz mutfağı ağırlıklı menüsüyle Zorlu Center'ın iddialı mekanları arasındaki yerini  kısa zamanda aldığını bilmenizi istiyorum.


Geniş terası ile özellikle sıcak yaz günleri için iyi bir alternatif olduğunu düşündüğüm Parle'nin, özenle oluşturulmuş menüsünün yanı sıra zengin şarap kavı ile de dikkatimi çektiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Havaların ısınmasıyla birlikte püfür püfür esmeye başlayan Parle’nin terasındaki bembeyaz örtüler serilmiş masamıza geçtik. İlk önce masamıza tahıllı ve domatesli ekmek ile birlikte gelen zeytinyağının tadına baktık.


Başlangıçlar arasından tercihimizi Ahtapot Carpaccio'dan yana kullandık. Pişman olmadığımı ancak bir sonraki ziyaretimde farklı bir lezzet denemeyi tercih edeceğimi söyleyebilirim.


Ana yemek olarak ise tercihimizi Cafe de Paris soslu bonfile ve bakır tavada sunulan bol malzemeli deniz mahsullü spaghettiden yana kullandık. Bu ikili arasında spagetti hem lezzeti hem de sunumu ile benim kalbini fethetti.


Cafe de Paris’yi bol soslu sevdiğim için sosunu biraz yetersiz bulduğumu ifade etmek istiyorum. Ancak etlerin pişirilme kıvamı tam istediğim gibi olmuştu.


Sıra tatlıya geldiğinde ise şefin tavsiyesi ile vanilyalı dondurmayla servis edilen Kestaneli Montblanc ve karadut dondurma ile servis edilen Cheesecake siparişi verdik.


Her ikisini de oldukça başarılı ve porsiyonlarını da doyurucu bulduğumu bilmenizi istiyorum.


Havalar biraz sıcak olduğu için Parle'nin methini çok duyduğum kuşkonmaz çorbası ile dana yanağını bu ziyaretimde deneyemedim ama bir daha ki gelişimde mutlaka deneyip, yorumlarımı Sizlerle paylaşacağım. Fiyatları sunduğu hizmet ve kalitesi ile orantılı olan Parle'de alkolsüz bir yemeğin kişi başı ortalama fiyatının yediğiniz ana yemeğe bağlı olarak 100-150.-TL arasında değişeceğini söyleyebilirim.

Adres: Zorlu Center AVM Meydan Katı Zincirlikuyu - İstanbul
Tel: 0212 353 63 43
www.parleistanbul.com

25 Haziran 2014 Çarşamba

FOÇA BALIK - KÜÇÜKYALI

Anadolu Yakası’nda lezzetli ve özel balık mezeleri denilince aklıma gelen ilk adreslerden biri olan Foça Balık’a Executive Şefi Murat Karagöz’ün daveti üzerine gittim.


Güzel bir haziran akşamında keyifli bir ortamda ve en önemlisi yemyeşil bir bahçede yemek yemenin keyfini yaşadım. Murat Bey bizi her zamanki nezaketi ve gülen yüzü ile kapıda karşıladı. Masamıza geçmeden önce bu sezon girişe koydukları rengarenk çiçeklere ev sahipliği yapan dekoratif sandalın hemen yanı başında ayak üstü sohbet ettik.


Tüm balık restoranlarının ortak şikayeti olan iyi balık bulamamaktan oldukça dertli olan Murat Bey, masamıza geçerken bu akşam sipariş almayacaklarını servisi kendisinin yöneteceğini ve bu sezona ait özel lezzetlerini bize tattıracağını söyledi.


Servis Ayvalık’tan özel olarak getirilen zeytin, salatalık turşusu, harika kokulu kırmızı soğanlı domates salatası ve Foça Balık’ın vazgeçilmezi sade ve sebzeli mısır ekmeği ile başladı.


Ardından masamıza lakerda, atom acılı, patlıcan salata, fava, fesleğen soslu levrek marin, rezeneli rum pilaki, çeşit çeşit Ege otları ile rakı masasının olmazsa olmaz ikilisi beyaz peynir ve kavun geldi.


Soğuk mezelerle ilgili olarak genel düşüncemin her zamanki gibi oldukça başarılı olduğunu söylemeliyim.


Ama fava, patlıcan salata, uskumru marin, rezeneli rum pilaki ve lakerdayı diğer lezzetlerden bir gömlek daha başarılı bulduğumu bilmenizi istiyorum.


Ara sıcak servisi sadece yeşilliklerden oluşan ince kıyım salata ve Murat Bey’in özel olarak hazırladığı soya soslu kalamar ızgara ile başladı.


Tam kıvamında kurumadan pişirilmiş kalamar ızgaralar adeta damağımızı şenlendirdi. Kalamar ızgaranın ardından sunumu da lezzeti kadar görkemli olan balık köftesi masamıza geldi.


Çok yerde balık köftesi tadabilirsiniz ama harcı bu kadar dengeli olanına çok nadir rastlarsınız. Bu etkileyici lezzetleri takiben bir Foça Balık klasiği olan “Foça Lokması”nı tattık. Her geldiğimde yediğim kadar lezzetli olduğunu söylemek istiyorum. Murat Bey son ara sıcak olarak bu sezonun yıldızı olarak nitelendirdiği  “Levrek Sarma”yı ikram etti.


Bana göre de bu gecenin yıldızı olan bu lezzet sezona da damgasını vurur. Formülü Murat Bey’de saklı olan özel bir sos ve rendelenmiş patates ile servis edilen kaşar peynirin üzerine sarılan levreğin baştan çıkarıcı bir lezzet olduğunu söylemeliyim.


Bu kadar yemeğin üzerine balık tercihimizi Mercan ızgaradan yana kullandık. Sevdiğim balıklar arasında ilk sıralarda yer alan mercandan bu gecede yine çok keyif aldım. Balık üzerine tatlı yemeden olmaz diyen Murat Bey özel olarak hazırladığı sufleyi ikram etti. Çikolatayı çok sevmeyen biri olmama rağmen suflenin beni bile etkilediğini söylemeden geçemeyeceğim.


Kahvelerimizi içerken Murat Bey’e Foça Balık’ta alkolsüz mükellef bir masada kişi başı ne kadar hesap ödeneceğini sorduğumda aldığım 70 ile 80 TL arasında cevabını makul düzeyde bulduğumu belirtmek istiyorum.

Adres: Turgut Özal Bulvarı, No:110 Küçükyalı – İstanbul
Tel: 0216 519 86 86
www.focarestaurant.com

MUA CAFE - GALATA

Galata’da yepyeni konseptiyle dikkatleri üzerine çeken Mua’ Cafe’ye yatırımcı ortağı Candan Karabağlı’nın daveti üzerine gittim.


Alışılmışın aksine oldukça sade,  rahatlatıcı ve Floransa geleneğine bağlı renk uyumlu dekorasyonuyla dikkatimi çeken Mua’da tamamı cam kavanozlar içinde servis edilen sağlıklı lezzetlerden çok etkilendim.


Mua’nın kurucusu ve “Fresco-Naturale” konseptinin yaratıcısı İstanbul aşığı bir İtalyan olan Elena Pallotta’nın önerileri doğrultusunda öne çıkan tüm lezzetlerden deneme şansım oldu.


Her gün farklı çeşitlerde ve taptaze olarak hazırlanan çeşitlerin arasında en fazla İtalyan Domates Çorbası ve Mozzerella-Izgara Sebzeli Wrap'ten etkilendim.


Ancak etkilendiğim lezzetler arasında yine cam kavanozlarda servis edilen taze salatalık kabukları ile sebze ve meyvelerden hazırlanan soğuk içeceklerin yer aldığını belirtmeden geçemeyeceğim.


Ama Kara Mercimek Salatası, Ton Balığı Salatası ile Cherry Domates-Peynirli Quiche’in de tadı damağımda kaldı.


Tatlı tercihim ise doğal olarak harika bir lezzette olan tiramisu’dan yana oldu. Mua’nın porsiyonlarının oldukça doyurucu olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.


Elena ve Candan Hanımlar ile bu keyifli yemek sonrasındaki sohbetimizde yatırımlarını genişletmek istediklerini öğrendim.


Mua’nın kuruluş sebebi olan nefis dondurmayı ise bu keyifli sohbetin ardından bizzat yaratıcısı Elena Hanım’ın tavsiyelerine uyarak denedim. Süt kullanmadan, özel bir teknik ile dondurmayı kremsi kıvamda üreten Mua Cafe’nin, “Sorbe” sevenler için meyveli çeşitlerin mükemmel bir alternatif olduğunu söylemeliyim.


Hiçbir katkı maddesi kullanılmayan bu özel dondurma çeşitlerinden en fazla çilek, limon ve şeftalili olanlarını beğendim.


Çikolatalı dondurma sevenlere muhakkak bitter çikolatalı ve özel lezzetlerden “Crema Fiorentina” çeşitlerini denemelerini öneriyorum.


Sabahları kahvaltı servisi ile güne başlayan Mua Cafe’de fiyatların eş değerlerine oranla uygun olduğunu belirtmek istiyorum.

Adres: Galipdere Cad. No: 105/A Galata/Beyoğlu – İstanbul
Tel: 0212 243 89 08


22 Haziran 2014 Pazar

CURCUNA - BEYOĞLU

Adı gibi dekorasyonu da renkli ve adeta bir lunapark gibi capcanlı olan bu sempatik mekana işletmeci ortağı Burçin Karakurum’un daveti üzerine gittim.


Aslında ilgimi Curcuna’nın bağlı bulunduğu Kafe Pi grubunun insan kaynaklarına yaptığı yatırımın bir neticesi olan Burçin Karakurum çekmişti.


20’li yaşların başında garson olarak adım attığı grubun işletmelerinde farklı pozisyonlarda çalışarak 30’lu yaşlarına gelmeden İstanbul gibi bir metropolün kurtlar sofrası denebilecek eğlence sektöründe oldukça ciddi bir yatırımın ortağı ve işletmecisi olmuştu.


Bu rengarenk işletmede keyifli kokteyller eşliğinde sohbet ederken Burçin Hanım “garson olarak çalıştığım dönemde böyle bir mekan kurmayı hayal ediyordum ve şimdi gerçekleştirdim” diyerek hikayesini gururla anlattı.


Bence Burçin Karakurum’un hikayesi pek çok genç kadına örnek olmalı ve ilham vermeli. Tıpkı sohbetimize eşlik eden hazırlanma hikayelerinin ilham verdiği isimlerle mönüde yer alan Curcuna’ya özel bu ilginç ve renkli kokteyller gibi...


Tattığım kokteyllerin arasından beni en fazla Ananut ve Dudu etkiledi. “Ananut” kokteyli ananas’ın içi oyulduktan sonra votka, armut, fındık ve ananas aroması ile hazırlanıp sunuluyor. Ananut’ın lezzeti kadar görselliğinin de hoşuma gittiğini söyleyebilirim.


“Dudu” ise adını Burçin Hanım’ın kendisini teselli etmek için votka, cin, rom, tekila, portakal likörü ve Irish viski ile hazırladığı Duru isimli arkadaşından almış.


Curcuna’da rengarenk kokteyller sempatik kavanoz, şişe, bardak ya da gerçek meyvelerin içinde servis ediliyor. İsimleri de görüntüleri kadar renkli bence; buna en güzel örnek ise rahmetli Aysel Gürel anısına hazırlanan kokteyl…


Bu ziyaretimde yemeklerin tadına bakma şansım olmadı ancak önümüzdeki günlerde mönülerini deneyip bu köşede Sizlerle paylaşacağım.


Beyoğlu’nda; açık hava da özellikle yaz günlerinde püfür püfür esen terasında oturma imkanı bulunan nadir mekanlardan olan Curcuna’da yemek ve içecek fiyatlarının hedef kitleleri olan 18-25 yaş grubu için oldukça makul olduğunu söyleyebilirim.

Adres: Evliya Çelebi Mah. Refik Saydam Cad. No: 15/A-17/A Beyoğlu – İstanbul
Tel: 0532 316 05 00
www.kafepi.com