5 Aralık 2014 Cuma

BİSTRO 33 PALLADİUM AVM - ATAŞEHİR



Bistro33 geçmişin anılarına sahip çıkarak bugünün anlayışıyla tasarlanmış ve yüzü her zaman geleceğe dönük bir mekan. Yaşanmışlıklar bu mekan için önemli, öyle ki isminde bile bunun izleri var. Bistro33 adıyla, ilk işletmesinin bulunduğu Erenköy Zincirliköşk Sokak'ta 60'lı yıllarda hizmet veren yazlık Club 33'ün hatırasını yaşatıyor. Bende açıldığı günden beri Bistro 33 Erenköy’ün müşterisiyim.


Çok keyif aldığım bu işletmenin Ataşehir’de Palladium AVM’de yer alan şubesine ise ortaklarından Özlem Özkan’dan aldığım davet üzerine gittim. Özlem Hanım her zamanki zerafeti ve nezaketiyle beni mekanın içinde yer alan ve iş yemekleri için özel olarak dekore edilmiş bölümün girişinde karşıladı.


Bu özel salon hakkında yemek öncesi kahvelerimizi içerken sohbet ettik. Bulundukları lokasyonda yer alan özellikle iş çevrelerinden gelen istek doğrultusunda böyle bir salon oluşturduklarını ve burada iş adamlarının yemekli özel toplantılarına ev sahipliği yaptıklarından bahsetti.


Ayrıca yine iş çevrelerinden gelen istekler doğrultusunda öğle mönüsünde yenilikler yaptıklarını ve “Business Lunch Menü”leri ile oldukça iddialı olduklarını söyledi. Sohbete yemekte devam etmek üzere masamıza geçtiğimizde Bistro 33’ün diğer ortakları Cenk Uslucan ve Erhan Özben bize katıldılar. Yıllardır müşterisi olduğum Bistro 33’ün neredeyse tüm mönüsünü bildiğim için yemek konusunda tercihi kendilerine bıraktım ama çok sevdiğim “Minestrone” ile yemeğe başlamak istediğimi de söyledim. Minestrone her zaman olduğu gibi çok başarılıydı. İtalyan mutfağının bu vazgeçilmez çorbasından sonra yemeğe yine İtalyan mutfağının en özel lezzetlerinden olan “Ravioli” ve “Risotto” ile devam ettik.


Ravioli’nin de tam kıvamında haşlanmış olduğunu ve lezzetini çok beğendiğimi ifade etmek istiyorum. Yemekte Bistro 33’ün zengin mönüsü ile uyumlu olarak hazırlanan yeni “Business Lunch Menü”leri üzerine de bol bol konuştuk.


Bu keyifli sohbette Palladium AVM’deki Bistro 33’te öğle servisinde uygulanan bu özel mönülerin kişi başı 25-35 TL aralığında olduğunu öğrendim. Hal böyle olunca insan keşke iş yerim Ataşehir civarında olsaydı demekten kendini alamıyor.

Adres: Yenisahra Barbaros Mah. Halk Cad. No: 8/A Ataşehir / İSTANBUL
Tel: 0216 663 22 39
www.bistro33.com.tr

30 Kasım 2014 Pazar

CENTO PER CENTO - NİŞANTAŞI

Gerçek bir İtalyan deneyimini yaşamak istiyorsanız Nişantaşı’nda Eksen İstanbul bünyesinde yer alan ve adı 'yüzde yüz' anlamına gelen Cento per Cento’yu mutlaka denemelisiniz.


Londra’daki İtalyan restoranı Latium’un şefi ve ortağı Maurizio Morelli tarafından oluşturulan ve yılda birkaç kez yenilenen mönüsüyle Cento per Cento İtalyan yemekleri denince benim her daim aklıma ilk gelen isimlerden biridir.


Nişantaşı’nın en hareketli noktası Abdi İpekçi Caddesi’nde yer alan bu sevimli mekanın dekorasyonundan, mönüsüne kadar her noktasında İtalyan sıcaklığını hissedebiliyorsunuz. Keyifli bir akşam geçirdiğim Cento per Cento’nun girişinde yer alan barın iş çıkışları için keyifli bir kaçış noktası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca tuğla duvarlarını süsleyen renkli tabakları ve ev ortamı tadını yakaladığınız kütüphanesiyle kendinizi bir restorandan çok evinizin yemek odasında hissediyorsunuz.


Bu sempatik mekanda denediğim lezzetlere gelince… Az yiyerek birçok lezzet tadabilmek için küçük porsiyonlar halinde yemek istediğimi söyledim. Masaya ilk olarak İtalyan sofralarının olmazsa olmazı zeytinyağı, parmesanlı grissini, kendi yapımları ekmek çeşitleri ve 6 çeşitten oluşan İtalyan meze tabağı geldi.


Bu tabakta yer alan lezzetlerden en çok domates ve mozzarella ile kızartılmış risotto toplarını beğendim. Bu keyifli tabağın ardından 3 çeşit ravioli denedim.


Bal kabağı dolgulu, adaçayı ve parmesanlı ravioliye bayıldım ama ricotta peyniri ve ıspanak dolgulu kepekli raviolinin de hakkını yemek istemem.


İtalyan lokantasında olup pizza yememek olmaz diyerek İtalyan pizzasının temeli olan “Pizza Margherita”yı tercih ettim. Bana tadım boyu servis ettiler ama Cento per Cento’da pizzalar alışılmışın aksine metrelik olarak servis ediliyor. Pişirilme kıvamı ve lezzetinin benim damak tadıma çok uygun olduğunu söylemeliyim.


Pizzadan sonra sıra yine bir İtalyan mutfağı klasiği olan makarnalara geldi. Cento per Cento’nun şefleri tarafından yapılan makarnalar ile hazırlanan cevizli ve ricotta peynirli rigatoniyle, tarantina usulü midyeli spaghettinin tadına baktım. Her ikisinin de lezzet dengesi yerindeydi.


Ana yemek olarak sarımsak soslu sote ıspanak yatağında aromalı ekmek kırıntılarıyla pişirilmiş domates soslu ızgara somon yedim.


Bu kadar yemeğin ardından tatlı tercihimi kırmızı şarap soslu armutla servis edilen vanilyalı panna cotta ile şampanyalı limon sorbeden yana kullandım.


Her ikisi içinde tek kelimeyle nefis diyebilirim. Kahvenin yanında içtiğim “Grappa”nın bu keyifli yemeği taçlandırdığını düşünüyorum. Yolunuz Nişantaşı’na düşer canınız İtalyan yemeği çekerse denemenizde fayda var…

Adres: Abdi İpekçi Cad. No:36 Nişantaşı/İstanbul
Tel: 0212 232 62 02
www.centopercento.com.tr

23 Kasım 2014 Pazar

FİLİZLER KÖFTECİSİ - ÜSKÜDAR

Çocukluğumdan beri müşterisi olduğum Tuzla’daki meşhur Filizler Köftecisi’nin Üsküdar’daki restoranına sahipleri Hakkı Şahbaz ve İsmet Özçelik’in daveti üzerine gittim. Filizler Köftecisi’nin bu görkemli şubesinin merdivenlerinden çıkarken mekanın sahip olduğu  tarihi yarımada ve Kız Kulesi’ne hakim olan eşsiz manzara beni büyüledi. Hakkı Bey ve İsmail Bey’in sahip oldukları pozitif enerjinin bu köklü işletmenin genlerine işlemiş ve tüm çalışanların bundan nasibini almış olduğunu söyleyebilirim.


Filizler’in klasik lezzetleriyle mönüsüne yeni eklediği alternatifleri tatmaya başlamadan önce 2 katlı mekanın mutfağından terasına kadar her köşesini inceden inceye gezdim. Manzarasından etkilenmemek elde değil, ama beni en çok adeta bir arı kovanı gibi çalışan, son teknolojiye sahip ekipmanları ve hijyenik koşullarıyla adeta bir laboratuarı andıran mutfağı etkiledi. Mekanın son derece sade ama bir o kadarda birbiriyle uyumlu metal ve ahşap ağırlıklı dekorasyonunu da oldukça beğendim. Manzaraya hakim masamıza geçip oturduktan sonra ilk kez tattığım domates ve mercimek çorbası karışımıyla adeta bir lezzet bombardımanı başladı.


Bu ilginç çorbanın bu kadar lezzetli olabileceğini inanın tahmin edemezdim. Çorbalarımızı içtikten servis edilen Filizler’in klasik börek çeşitleri eşliğinde keyifli sohbetimize devam ettik.


Yıllardır değişmeyen lezzetteki köftelerin sırrının asla kuyruk ve iç yağı kullanılmamasıyla, kuzu ve dana etinin oranında yattığını öğrendim. Bu arada tüm ihtişamıyla salatalarımız masadaki yerlerini aldı.


Ben yıllardır köftelerini yediğim için asıl mönüye yeni eklenen et çeşitlerinin lezzetini merak ediyordum. Filizler beni bu konuda da şaşırtmadı.


Şık sunumuyla dikkat çeken “Steak” İstanbul’daki pek çok steak house ile yarışacak kadar lezzetli ve iyi pişirilmişti. Etin ardından Filizler’in yıllardır değişmeyen lezzetteki köfteleri servis edildi. Her zaman büyük bir keyifle yediğim köfteleri bu sefer mükemmel İstanbul manzarası eşliğinde yedim.


Manzaranın köftelerin lezzetine lezzet kattığını söyleyebilirim. Filizler’in  çayı Rize’den, biberleri Antep’ten, kabak tatlısının yapıldığı kabakları ise Adapazarı’ndan özel olarak getirttiğini yemek boyunca devam eden sohbette öğrendim. Bu kadar güzel lezzetten sonra tatlı çeşitlerinin de tadına baktım.


Sütlü tel kadayıf, Kemalpaşa tatlısı, kabak tatlısı ve irmik helvasının bir birinden lezzetli olduğunu söylemeliyim. Bu kadar yemeğin üzerine okkalı bir Türk kahvesi siparişi verdikten sonra Filizler’de bir kişinin mükellef bir yemeğe ne kadar hesap ödeyeceğini sordum. Kişi başı hesabın ortalama 20 ile 35 TL aralığında olduğunu öğrenince şaşırmadım dersem yalan olur.


Bu ürün ve servis kalitesinin yanına bir de eşsiz İstanbul manzarasını eklediğinizde fiyatı oldukça makul bulduğumu bilmenizi istiyorum.

Adres: Harem Sahil Yolu No:61 Üsküdar / İstanbul
Tel: 0216 342 00 00
www.filizler.com

19 Kasım 2014 Çarşamba

MOC İSTANBUL - TEŞVİKİYE

Kahve dükkanları artık o kadar hayatımıza girdi ki neredeyse her köşede yeni bir tanesinin açıldığını görebiliyoruz. 2014 yılı Nisan ayında Sam Çeviköz ve iki ortağı tarafından açılan Ministry of Coffee’nin (MOC) kavurduğu Teşvikiye’nin sokaklarını saran nefis kahve kokusundan ve lezzetinden bahsedeceğim.


Keyifli bir Pazar günü MOC’a uğrayıp Sam Çeviköz ile sohbet etme ve hikayesini dinleme şansını yakaladım. Aslen Türk olan ancak Avustralya da yıllarca yaşayan Çeviköz yaşamını kahve konusunda uzmanlaşmaya adamış birisi. Sydney’de sahibi olduğu “Numero Uno Coffee” adındaki kahve şirketi ile başladığı bu serüveni zaman içinde “barista eğitimcisi ve kahve hakemliği” ile devam ettirmiş.


Özellikle kavurma yani “Roasting” konusunda oldukça bilgi sahibi. MOC’u farklı kılan dekorasyonuna geldiğimizde ise ilk göze çarpan detaylar yüksek tavanları, duvarlarını kaplayan yüzlerce kitabın bulunduğu kitaplığı, metal ve ahşabın uyumuyla oluşan sıcak atmosfer, çuvallardaki farklı kahve çekirdekleri, ip ve minik çiviler kullanılarak tasarlanmış dünya haritası oluyor. Mekan adeta sizi içine çekiyor. İki katlı MOC’un giriş katında yer alan dev roaster makinesi ise büyüleyici. Dünyanın farklı bölgelerinden “macro-lot” sertifikalı çiftliklerden getirilen yaklaşık 15 çeşit kahve bu makinede hem kavruluyor hem de harmanlanıyor. Çeviköz kahve işinin asıl sırrının “harmanlamak yani blend” etmekte yattığını özellikle vurguluyor.


2,5 metrelik dünyanın en büyüklerinden biri olan “Cold Brew” sisteminde yaklaşık 24-28 saat damıtılarak hazırlanan ve buz ilave edilerek sunulan “Cold Brew”i deneyerek sohbetimize devam ettik. Kahvenin içimini ve lezzetini oldukça başarılı buldum. Ardından “Latte”, “Espresso” ve” Türk Kahvesi” içtim.


Cam bardakta sunulan Latte’nin kıvamı harikaydı. Double shot içtiğim “Espresso” ise oldukça iddialıydı. Etiyopya Sidamo kahve çekirdekleri ile hazırlandığını öğrendim. Yemen’den özel olarak getirtilen “Türk Kahvesi”nin ise MOC’un yıldızlarından biri olduğunu söylemeliyim. Kahve mönüsü oldukça geniş.


Her damak zevkine göre sıcak ya da soğuk kahve içebiliyorsunuz. Kahvelerin yanında hafif atıştırmalıklardan sandviç, kruvasan ya da tatlı alternatifleri de mevcut. Beğendiğiniz kahve çekirdeklerini çektirip satın alabiliyorsunuz. Kahve workshop’ları ve barista eğitimlerinin de verildiği MOC kahveleri, dost sohbetleri ve sıcak dekorasyonu ile adından uzunca bir süre daha söz ettirmeye aday…

Adres: Şakayık Sokak No:4/A Teşvikiye / İstanbul
Tel: 0212 234 44 65
www.mocistanbul.com

17 Kasım 2014 Pazartesi

MUMS CAFE - KARAKÖY

Son yıllarda Karaköy’ün popülaritesi neredeyse her hafta açılan yeni kafe ve restoranlarla artıyor. Fransız Geçidi’nde yaklaşık 1,5 yıl önce açılan Mums Cafe de bu mekanlardan birisi. Sahibi Yıldız Dural’ın daveti ile gittiğim Mums Cafe ahşap ve yeşil rengin hakim olduğu dekorasyonu, yüksek tavanları ve açık mutfağı ile beni adeta cezbetti.


İnsan ruhunu dinlendiren araç gürültüsünden uzak olan bu cıvıl cıvıl mekana Fransız Geçidi’nin dinginliğinin ağırlığı farklı şekilde sinmiş. Sohbetimiz sırasında Yıldız Hanım’ın annesi İlkin Durukan ile Mums’a uzanan hikayesini kısaca öğrendim. Reklamcılık sektöründe çalışırken kurumsal hayatı pek sevmediğini fark ediyor. Denediği lezzetleri paylaştığı blogu sayesinde edindiği birikim, ailesinin Mums kafenin mülkünü satın almasıyla birlikte hayatında yeni bir dönüm noktası oluyor. İsveçlilerin günün her saatindeki kahve ve sandviç tüketiminden yola çıkarak Mums yaratılıyor.


Yazıldığı gibi okunan Mums’ın  farklı anlamları var. Yıldız Hanım babasının görevi nedeniyle İsveç’te yaşamış. “Mums” İsveçce “lezzetler” ve “anne elinden çıkmış” anlamında kullanılıyormuş. Mumhane caddesinin ilk hecesi de Mums’ı çağrıştırınca kafenin ismi ortaya çıkmış.


İç mekanın dekorasyonu metaller, duvar yazıları, lambalardaki danteller, ahşabın sıcaklığı ve mutfaktan gelen taze kek kokusu ile bütünleşiyordu Tatil günü gittiğim için açık mutfak tezgahının üzerine kurulmuş keyifli bir brunch ile karşılaştım.


Peynir çeşitleri, organik ve doğal ürünler, ev yapımı reçeller, sıcacık kızarmış sigara börekleri, minik kurabiyeler hepsi taptazeydi. Hafta içi kahvaltı tabağı şeklinde sunulan bu lezzetler tatil günlerinde farklı çeşitlerle zenginleşerek açık büfe olarak karşınıza çıkıyor.


Kahvaltıda en dikkatimi çeken ve Mums’ın efsane diye nitelendirilen “Quinoa Salatası” oldu.


Oldukça başarılıydı. İlkin ve Yıldız Hanımların keyifli sohbetine peynirli omlet, somonlu kiş (quiche),  karamelize soğanlı ve keçi peynirli kiş ile anneannenin özel yapım acılı doğal ev salçası eşlik etti.



Omletin malzemesi bol, kişlerinde pişirilmesi ve kıvamı yerindeydi. Ev salçasını ise kaşık kaşık yedim nefisti. Peynir çeşitlerinin lezzeti, İlkin Hanım’ın spesiyali ev yapımı limonata ve yöresel reçellerden portakal ile vişne ise damağımı şenlendirdi.


Mums’ın mönüsünü özel kahveler, çeşitli salatalar, sandviçler, kişler ile günlük olarak üretilen tatlılar, tartlar, nefis muffinler oluşturuyor.


İlkin Hanım doğallığa, tazeliğe ve hijyene çok önem verdiklerini bu yüzden açık mutfağı tercih ettiklerinden bahsetti.


Ev sıcaklığını her yerinde hissettiğiniz mekanın o gün servis edilen tüm tatlılarını özel harman nefis bir macchiato eşliğinde denedim.


Mums’ın şefi Sedat Gümüş’ün elinden çıkan yoğun fındıklı mozaik pasta, limonlu cheesecake ,vişneli crumble ve agave şuruplu yulaflı gofret tekrar yemek için buraya gelmeye değecek tatlardı.


Sandviç ve salatalarını denemek için mutlaka tekrar gelmeyi düşünüyorum. Mums Cafe’de bu zengin brunch için çay dahil kişi başı 30 TL ödüyorsunuz. Kahvaltı dışındaki alternatifleri denemek isterseniz kişi başı  20-30 TL aralığında hesap ödeyerek bu özel lezzetleri keşfetmeniz mümkün.

Adres: Kemankeş Mah. Fransız Geçidi Sok. Kapı:1 D:16 Karaköy / İstanbul
Tel: 0212 245 98 48
www.mumscafe.com

14 Kasım 2014 Cuma

VİRGİNİA ANGUS STEAK HOUSE & BURGER - NİŞANTAŞI

Amerika’nın Virginia eyaletinden getirilen Anguslar’dan üretilen hamburgerleri ile dikkat çeken Virginia Angus, Nişantaşı’nda açıldığından beri gitmek istiyordum. Kurucusu Mustafa Burak Altay’dan aldığım davet üzerine Nişantaşı’ndaki bu popüler mekanı ziyaret ettim. Kapıdan girdiğinizde son dönemde yarattığı mekanlarla adından söz ettiren ünlü Mimar Ali TÜRKER’in dokunuşları kendini hissettiriyor.


Burak Bey ile yaptığımız keyifli sohbette ilk olarak 2009 yılında Amerika’nın Virginia eyaletinden Angus Düvesi getirip Sakarya’da çiftlik kurduklarını öğrendim. 2011 yılının Haziran ayında ise Eminönü’nde dededen kalma 110 yıllık ticaret dükkanındaki Steak House & Burger restoranı açmışlar. Best Food & Best Price (en iyi yemek & en iyi fiyat) ilkesiyle Eminönü’nde marka haline gelen Virginia Angus Steak House & Burger, büyüme stratejisi çerçevesinde ikinci şubesini Nişantaşı’nda açma kararı almış. Bence çok da iyi yapmış. Uzun zamandır Nişantaşı’nda böyle lezzetli hamburger yiyecek yer arıyordum.


Bunu Burgerlerimizi yerken Mustafa Burak ALTAY’a da bizzat söyledim. Hamburgerlerini ve yanında servis edilen patates kızartmasını çok beğendiğimi söylemeliyim. Hamburgerden sonra bir de “Lokum”un tadına baktım.


Son dönemde çok popüler olan ve bence herkes yaptığı için artık özelliğini de kaybeden “Lokum” burada gerçekten lokum gibiydi. Fiyat performansı açısından oldukça makul bulduğum Virginia Angus’ta kişi başı 20 ile 30 TL arasında hesap ödeyerek bu lezzetli hamburgerleri deneyimleyebiliyorsunuz.
Adres: Valikonağı Cad. Kuyumcu İrfan Sok. No: 8 Nişantaşı / İstanbul
Tel: 0212 234 15 25
www.virginiaangus.com.tr

9 Kasım 2014 Pazar

OLİVİA'S PİZZERİA - ÇİFTEHAVUZLAR

Turgut Kağıtçı’nın daveti üzerine gittiğim Olivia’s Pizzeria’nın odun ateşinde pişirilen New York stili pizzaları beni adeta mest etti. Bağdat Caddesi üzerinde yer alan kendi halindeki şirin pizzacının camlarını İtalya’da görmeye alıştığımız kırmızı- beyaz pötikare perdeler süslüyor. Mekanın içine girmeden keyifli bir hamur kokusu burnunuza kadar geliyor.


Yemek öncesinde Turgut Bey’le yaptığımız sohbette gastronomiye olan tutkusu nedeniyle ABD’de yaşadığı yıllarda dondurmacı ve pastane işletmeciliği yaptığını öğrendim. Türkiye’ye döndükten sonra gerçek bir pizza aşığı olan Turgut Bey yıllardır yaptığı araştırmalar ile “ağızlara layık bir pizza nasıl yapılır” sorusunun cevabını girişimcilik tutkusuyla birleştirerek Olivia’s Pizzeria’yı açmış. Kaliteli malzeme kullanılarak lezzetli ve tadı damağınızda kalacak pizzalar pişirmek için kurulan Olivia’s Pizzeria’da başlangıç olarak sarımsaklı ekmekler ve çıtır pizza ekmeği ile 2 çeşit dip sos servis edildi.


Sadece buraya özel olan “Enginarlı Ispanaklı Dip Sos” ve parmesan krema, labne ile hazırlanan “Alfredo Dip Sos” gerçekten müthişti. Tüm malzemelerin oranı oldukça iyi ayarlanmış bu nedenle birbirine baskın gelen bir tat yoktu. Sadece bu dip soslara bandırarak yediğim çıtır pizza ekmeği ile bütün geceyi geçirebilirdim. Gelelim Olivia’s Pizzeria’yı özel kılan pizzalara....


Tamamıyla elde açılan pizza hamuru ne kalın, ne ince ama çıtır çıtır. Odun ateşinde, tam kıvamında, taze ve kaliteli malzemelerle pişiriliyor. Özel olarak hazırlanan pizza hamurunun unu Konya’dan, nefis domates sosu için domatesler Çanakkale’den temin ediliyor. Menüye 6 ayda bir uzun süre test edilen yeni pizza çeşitleri de ekleniyor. Pizzalarının büyüklüğü yaklaşık 30 cm ve oldukça doyurucu. Seçimini Turgut Bey’e bıraktığım pizzalardan ilk önce taze domates, mozzarella ve fesleğen ile hazırlanan “Napolitan Pizza” soframıza konuk oldu.


Ardından “Et Sevenlerin Cenneti” diye adlandırdığım tam buğday hamurunda hazırlanan isli et, bresaola, mantar ve parmesanlı “Meatlovers Extra” ile mönüye yeni eklenen ızgara patlıcan, karamelize soğan, mantar, keçi peyniri ve sucuk oluşan “Monza Pizza”yı denedim. Her üç pizzanın da lezzeti, hamurunun gevrekliği, malzemelerinin kalitesi, oranı ve görselliği gerçekten harikaydı. Bu şirin mekanın mönüsünde pizzanın yanı sıra salata ve makarnalarda mevcut. Ancak pizzaların adeta içine düştüğüm için diğer lezzetlerini bir sonraki gelişimde denemeyi tercih ettim.


Tatlılara geçmeden önce Turgut Bey ile sohbetimiz sırasında beni etkileyen 2 önemli noktayı sizlerle paylaşacağım. Birincisi GDO’lu ürünleri asla mutfaklarında kullanılmıyorlar. Bu nedenle özellikle mısırlı bir ürün mönüde bulunmuyor. İkincisi ise çocuklarına evinde yediremeyecek kalitedeki bir ürünü asla mutfaklarına sokmuyorlar. Bence bu özellikler bile burayı ön plana çıkartmak için yeterli. New York usulü sade cheesecake ve çikolatalı pastanın yanında espressolarımızla geceye keyifli bir final yaptık.


Çikolatalı pasta yoğun çikolata sevenler için süper. Turgut Bey’den böylesine sağlıklı ve güzel bir mekanda kişi başı ortalama 20 ile 30 TL arasında hesap ödeyerek bu lezzetlerin deneyimlenebildiğini öğrenince, uyguladıkları kalite fiyat performansı karşısında şaşırmadığımı söylersem yalan olur.

Adres: Bağdat Caddesi No:215 Çiftehavuzlar / İstanbul
Tel: 0216 355 24 38
www.olivi.as

7 Kasım 2014 Cuma

HUXO RESTAURANT - AKBATI

İstanbul’da popülaritesi her geçen gün artan Akbatı bölgesinde açılan “Huxo Restaurant” hem mimari tasarımı hem de oldukça geniş yelpazedeki mönüsüyle dikkatimi çekiyordu. Kurucusu olan Mimar Fulya Ağaoğlu’ndan davet alınca şehrin bu yeni yerleşim bölgesini de keşfetmek için soluğu Akbatı’da aldım. “Huxo Restaurant” görkemli siteleri ve yaşam alanlarıyla modern şehir yaşamına güzel bir örnek oluşturan bu bölgenin en güzel noktasında etkileyici ve ferah mimarisiyle yer alıyor.


Kapıdan içeriye girdiğinizde ünlü Mimar Ali Türker imzasıyla modern çizgiler taşıyan mimari tasarımdan etkilenmemeniz mümkün değil. Fulya Hanım ile yemek öncesi yaptığımız sohbette “Ali Türker ile 40 yıllık dostlukları olduğunu ve “Huxo”nun bu dostluğun izlerini taşıdığını” söyledi.


Dekorasyonda dikkatimi çeken en sempatik dokunuş ise girişin hemen karşısında yer alan taş fırının üzerindeki “Mor Gergedan” figürü oldu. Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan öz çekimi (selfie) düşünülerek bu figürü dekorasyonun bir parçası haline getirdiklerini söyleyen Fulya Hanım misafirlerden bu konuda olumlu tepkiler aldıklarını da belirtti.


“Huxo” mimarisiyle olduğu kadar farklı çeşitlerin yer aldığı mönüsüyle de iddialı bir restoran. Bu ziyaretimde keyifli bir sohbet eşliğinde mönüdeki birçok lezzeti tatma şansım oldu. Tabii ki hepsini yazamayacağım; bugün sadece ben de iz bırakanları sizlerle paylaşacağım.


Yemeğe İtalyanların ünlü çorbası “Minestrone” ile başladım. İstanbul’daki pek çok restoranda yapılan hatanın aksine, aslına uygun olarak sadece küçük bir iki dokunuşla yorumlanmış. İçindeki arpa şehriye bence en önemli dokunuştu ve İtalya’da içtiklerime eş değer lezzetteydi.


Başlangıçlar arasında denediğim “Dana Carpaccio”yu oldukça başarılı buldum. Ama denediğim pizzalar arasında “Mexican Pizza” gerçekten nefisti.


Pizzalar için iki notum var. Birincisi oldukça dengeli olan hamuru, ikincisiyse gerçek taş fırında ve odun ateşinde tam kıvamında pişirilerek servis edilmesi. Pizzalardan sonra sıra “Huxo”nun kendi yapımı makarna çeşitlerine geldi. Hepsi için başarılı olduklarını söyleyebilirim.


Ama ben en çok “Ispanaklı Ravioli”den etkilendim. “Huxo”nun deneyimli şefi Metin Çalışır et konusunda oldukça iddialı olduklarını belirtti ve farklı steak alternatifleri masadaki yerini aldı.


“Steak”lerini İstanbul’daki pek çok  “Steak House”daki lezzetlere eş değer bulsam da “Huxo”ya özel olan “Risotto yatağında Kaburga”nın eşsiz bir lezzet olduğunu ve beni benden aldığını söyleyebilirim. Şunu da eklemeliyim ki sadece bunu yemek için bile buraya gelebilirim.


Bu arada Fulya Hanım tatlı servisine geçmeden “Huxo”ya özel olan “Pancarlı Ekmek”i denememi istediğini söyledi.


Duyunca kulağıma çok hoş gelmeyen ama görünce pembesi rengiyle dikkatimi çeken bu lezzeti hayatımda ilk kez tattım ve benim için değişik olan bu ekmeği çok beğendim. Sırada nihayet “Huxo”nun iddialı olduğu tatlı bölümüne geldi.


Pastane bölümünde her gün farklı çeşitte tatlıların ve pastaların yapıldığını öğrendim.  Zengin tatlı mönüsünün tamamına yakınını denedim ancak en fazla etkilendiğim lezzetler “Huxo Sarma” ve “Mangolu Sufle” oldu.


Mangolu sufleyi oldukça hafif ve sunumunu şık buldum. Benim gibi tatlı düşkünü olmayan misafirler için ideal olduğunu düşünüyorum. Ama tatlı meraklılarına önerim kesinlikle “Huxo Sarma”.


Şık sunumuyla gözünüze, yanındaki bir top dondurması ve çıtır çıtır kızarmış kadayıfının içine gizlenmiş lezzetiyle de midenize hitap ettiğini ve neredeyse Huxo Akbatı’nın tüm tatlılarıyla adeta şov yaptığını söyleyebilirim.


Bu kadar farklı çeşit denediğim lezzet sonrasında kahvelerimizi içerken Fulya Hanım “Huxo” ile ilgili planlarından bahsetti. Beni de en çok büyüme stratejilerinin bir parçasını oluşturan, Anadolu Yakası’na açmayı planladıkları şube fikri memnun etti.

Fiyatlara gelince:  Fulya Hanım bir kişinin alkol hariç ortalama 30 ile 50 TL aralığında bu özel lezzetleri deneyebileceğini söyledi. Şehir merkezine biraz uzak olmasına rağmen keyifli yemekleri denemek için gitmeye değeceğini söyleyebilirim.

Adres: Akbatı AVM yanı Restoranlar Sokağı Esenkent Bahçeşehir / İstanbul
Tel: 0212 500 37 31
www.huxo.com.tr